Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye bir işler başarıyor. Bir şeyleri gerçekleştiriyor ve sizler bugün değerli teorisyenler olarak inşallah sözlerinizle de bunları destekleyecek ve okuyacak insanlar olacaksınız.
"FAYDA SAĞLAYACAĞINA İNANIYORUM"
Etraflıca burada konuşulacağını düşündüğüm ekonomi politikalarını siz çok değerli akademisyenlerin katkısıyla uluslararası ekonomi tartışmalarına fayda sağlayacağına inanıyorum.
Ekonomik ve sosyal politikaların hem konjonktürel gelişmelerden etkilendiği hem beşeri bilimlerdeki paradigmalardan şekillendiğini buradaki herkes katılacaktır.
"TARİH ÇOK HIZLI AKIYOR"
Eskiden belki de 100 yılda ulaştığımız sosyoekonomik eşiğe 20.yy sonlarına doğru çok daha kısa sürede ulaşıyoruz. Tarih çok hızlı akıyor. Bu durum politika altyapısının da kısa aralıklarla güncellenmesini zorunlu kılmaktadır.
İktisat tarihi incelendiğinde göze çarpan husus aynı ekonomik politikaların her ülkede aynı neticeyi göstermediğidir. Her ülkenin geçmişten tevarrüs eden kültürü, kurumsal altyapısı, coğrafi konumu, doğal kaynakları, sektörel yapısı gibi birçok hususta birbirinden çok farklı özgün yapıları vardır.
1929 yılında Büyük Buhran’ın yıkıcı etkisiyle bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinciler liberal sistem olarak büyük bir hızla terk edilirken, dünyada devletin ekonomik müdahalesi yükseliyordu.
Çoğu ülkenin yoğun sanayileşme ve kalkınma çabalarına rağmen bu dönemde kalkınma hamlesi gerçekleştirebilen ülkelerin sayısı Bretton Woods’ta kurulan sistemin etkinliğinin ve adaletin sorgulanmasına neden olmuştur. Bu dönemde gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerdeki farkın açılması literatürde tartışmaları beraberinde getirmiştir. Gelişmekte olan ekonomilerde ortadoks ekonomi politikaları gelişmekte olan birçok ülkede cari işlemler açığı ve büyük krizlerle neticelenmiştir. Nihayetinde Bretton Wood’s sistemi 1970’te çökmüştür.
Makroekonomik politikalarda devlet müdahaleciliği azaltılmaya başlanmıştır. 90’lı yıllarda etkileşimlerin artarak uluslararası ticaretin ve sermaye akımının tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde artması gelişmekte olan ülkeler için yeni fırsatlar sunarken, diğer yandan kriz riskleri ile karşı karşıya getirmiştir.
Gelişmekte olan pek çok ülke 90’lı yıllarda neredeyse kriz yaşamıştır. Meksika, Brezilya, Arjantin, Uzak Doğu, Rusya ve Türkiye 90’lı yıllarda finansal kriz yaşayan ülkelere örnek gösterilebilir.
2000’li yıllar uluslararası sermaye hareketlerinin arttığı, küresel likidite göreli bir artışın yaşandığı ve gelişmekte olan ülkelerin küresel sermayeye ulaşabildikleri bir dönem oldu ancak bu dönem de uzun sürmedi. 2008 yılındaki finans krizi ile kesintiye uğradı. Bu kriz küresel düzeyde çözüm bulma arayışı çerçevesinde G20 aktif hale getirilse de özellikle bazı gelişmiş ülkeler örtülü bir şekilde de olsa korumacı yaklaşımı sergilemiştir."
"KÜRESEL TEDARİK ZİNCİRİNDE CİDDİ SORUNA YOL AÇMIŞTIR"
Dünya ekonomisinin gündeminde ABD, Çin gerilimi ve ticaret savaşları varken başlayan Covid-19 pandemisi paradigmada, uygulamada köklü değişimlerin kapısını aralayan tarihi dönüm noktası olarak ortaya çıkmıştır. Pandeminin son 20 yıldır üretim ve ticaret bakımından öne çıkan ve özellikle batı dünyasının en önemli tedarik merkezi Çin’de ortaya çıkması küresel tedarik zincirinde ciddi soruna yol açmıştır.
Batı ekonomileri tedarik anlamında giderek tek merkeze bağımlı olmanın yol açtığı problemlerle yüzleşmek zorunda kalmıştır.
Pandemi sürecinde gelişmiş ülkeler başta olmak üzere neredeyse tüm ülkeler genişletici para politikaları, faiz indirimleri ve kamusal teşviklerle sorunu azaltmaya çalışmıştır.
Batılı ülkeler için alternatif tedarik merkezleri bulma arayışı gündeme gelmiştir. Tedarik sıkıntısı nedeniyle birçok sektörde yatırım kararlarında yerele dönüş gerçekleşmiştir.
Son 3 yıla damgasını vuran negatif konjonktürün ülkemiz etkilerini sınırlamaya, politika stratejilerimizden bahsetmek istiyorum.
EN İYİ POLİTİKA SETİ NE OLMALIDIR?
Bizler ekonomi yönetimi olarak bu süreçte politikamızı belirlerken şu sorulara cevap aradık. Türkiye ekonomisini küresel ekonomik çalkantılardan nasıl koruyacağız. Türkiye ekonomisinin güçlü büyüme yolunda sürdürülebilir şekilde devam etmesini nasıl sağlarız? Vatandaşların karşılaştığı refah kaybını ekonomik dengeleri bozmadan aşması nasıl sağlarız? En iyi politika seti ne olmalıdır?
Tam bu noktada heteredoks politikalarla mevcut kriz ortamında değil geçmiş dönemlerde çözümü yetersiz kalan yapısal sorunlara çözüm bulmak ve pandemi sonrası ülkemizin önemli tedarik merkezi haline gelmesini sağlamak adına yeni bir ekonomik yaklaşımı benimsedik.
Heteredoks yaklaşım, ihracata dönük, yatırım, üretim istihdamı artırmaya odaklı perspektifle ülke kalkınmasını daha iyi taşımak amacıyla oluşturuldu."
Son 20 yılda gerçekleştirdiğimiz reformların temelinde yükselen ekonomi modelimiz ile bir üst dengeye ulaşacağız. Selektif kredi ve destek politikası önemli bir yer tutmaktadır. En önemli saç ayağı ise Türk lirasına olan güvenin artırılmasıdır. Modelin başarısı için maliye politikasının tek başına yeterli olmayacağını ve para politikasının destekleyici şekilde dizayn edilmesi açıktır."
ENFLASYON MESAJI
En önemli sorunumuz enflasyon. Yeni Türkiye ekonomi modeli ile üst dengeye kısa sürede ulaşacağız.
(Posta)
https://www.dunyasondakika.com/
Benzer Haberler
Kartvizit Baskı: Cemil Baskı'nın Kalitesi ve Köklü Geçmişi
Merkez Bankası faiz kararını açıkladı
Bakan Işıkhan duyurdu: Emekli zammı %49,25 oldu
Ankara’da taksi ücretlerine zam geldi
Motorin'de fiyat artışı bekleniyor!
Moody's'den Türkiye için 'Kredi Görüşü' raporu yayınladı
11 Ocak 2024 dolar ve euro ne kadar
APP Plaka Nedir